gülcan
   
  bilgi sitesi ödev sitesi
  din kültürü ve ahlak bilgisi
 

Nicin İbadet Ederiz

      Allah evrende canlı ve cansız birçok varlık yaratmıştır. Allah’ın yarattığı canlı varlıklardan biri olan insan da, diğer canlılar gibi doğar, beslenir ve büyür. Her canlı gibi insanda ölümlüdür. İnsanı diğer canlılarla karşılaştırdığınızda birçok farklı özelliğinin olduğunu anlarız.İnsan akıllı,öğrenen,irade sahibi,özgür sorumlu,inanan bir varlık olduğundan diğer canlılardan da farklıdır.İnsan, aklı ile iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydayı zarardan ayırt eder. Çevresinde olup bitenleri anlar ve değerlendirir. Olaylar arasında neden – sonuç ilişkisini kurar. Karşılaştığı güçlüklere çözümler üretir, böylece yeni şartlara uyum sağlayarak yaşamını kolaylaştırır.İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerinden birisi de inanan bir varlık olmasıdır. İnsanda yeme içme ve barınma gibi bedensel ihtiyaçları nasıl doğuştan geliyorsa, inanma duygusu da doğuştandır. Çünkü Allah insanı doğuştan inanma eğilimi olan bir varlık olarak yaratmıştır. Bu nedenle tarih boyunca insan yüce bir varlığa yönelme, ona inanma, sığınma ve ondan yardım dileme ihtiyacı hissetmiştir. Eski dönemlere ait sanat eserlerinde değişik şekilde yapılmış ibadet yerlerinin bulunması, bunun en açık göstergesidir. İnsan inanma duygusunun gereği olarak, aklı ile etrafında meydana gelen olayları, gökte ve yerde bulunan varlıkların nasıl niçin meydana geldiğini merak eder. Bu nedenle kendi varlığını ve çevresinde olup bitenler hakkında bilgi sahibi olmak ister. Özellikle kendisinin mükemmel yapısı, evrendeki düzen ve ahenk ona bir yaratıcının varlığını düşündürür. Böylelikle kendisini, çevresini ve Rabbini tanır. Rabbini tanıdıkça onu sever ve bağlanır. Yaşamın her alanında dürüst ve güzel eylemlerimiz Toplumsal hayatta başkalarına karşı saygılı davranış sergilememiz terbiyeli ve iyi ahlaklı davranışlarımızda ibadet sayılır. İbadet eden  insan Allah'ı unutmaz. Allah'ın sevgisi kalbine kök salar. Kötülükler, onu esir alamaz. Allah'a olan inancı, güveni ve bağlılığı, onu yanlış yollara sapmaktan korur. Doğru yolda, sağa sola yalpalamaksızın dimdik yürür. Dünyada, insanı kendine çeken sayısız güzellikler vardır. Allah bunları insanların yararlanmaları için yaratmıştır. İnsanlar Allah'ı unutur, hırslarına ve tutkularına yenik düşerlerse bu güzellikleri sadece kendilerine alıkoymak ister, bu uğurda bütün hayatını harcarlar. Onları elde etme hırsı o kadar büyür ki, bu uğurda her türlü kötülüğü yapmaktan geri durmazlar.İnsanlar, çoğu zaman kötü ve yanlış davranışları, kendilerine sahip olamadıklarından, kötülüğünü bildikleri halde yaparlar. İnsan iradesi, eğer iyi eğitilmemişse, birazcık zorlukla karşılaştığında bile hemen çözülüverir. İşte ibadetlerin her biri insan iradesini güçlendiren bir programdır. Örneğin orucu düşünelim. Oruç insanı sabırlı olmaya ne kadar güzel alıştırır değil mi?Her şeyin tek yaratıcısı Allah, doğrularla yanlışları birbirinden ayırmamızda bizim için önemli bir ölçüdür. Bu durum, Allah'a ibadet eden insanlarda ortak bir hak ve adalet ölçüsü oluşturur.Allaha ibadet etmekle,1. Onun sevgisini ve rızasını elde ederiz.2. İyi huy ve davranışlar kazanır, kötü huy ve davranışlardan uzaklaşırız.3. İnsanların da sevgisini ve takdirini kazanırız.4. Allah, kalbimize ferahlık verir; zor işlerimizi kolaylaştırır; nimetlerini arttırır. Bizden yardımını hiçbir zaman eksiltmez. Bize dost olur. Allah'ın dostluğunu kazanmak, ne büyük bir mutluluktur!Sonuç Olarak Allah'ın üzerimizde sayısız nimetleri vardır. Bu nimetlerin karşılığında teşekkür etmek, Allah'ın yüceliğini ve cömertliğini anmak en önemli görevimizdir. Allah'a ibadet etmekle bu görevimizi yerine getirmiş oluruz.

Kıyamet Günü Ve Yeniden Dirilme

Kıyamet Nedir?

  Kıyamet sözlükte geçen anlamıyla  yalnız kalkmak, dirilmek anlamında değildir. Bu tabir canlı ve cansız bütün yaratıklara şamil umumi bir imha ve yeniden dirilme gibi iki safhalı bir olay bildirmektedir. Yani bütün canlıların helak oldukları güne Kıyamet dendiği gibi, bütün ölülerin tekrar diriltikleri günede Kıyamet denir.
Kıyâmet, Allah inancından sonra İslâm'ın ikinci temel inancı olan Âhiret hayatının ilk aşamasını oluşturur. Genel bir yok oluş ve yeniden dirilişle birlikte gelişecek Haşr, Hesap, Mizan, Cennet ve Cehennem gibi olaylar hep Kıyâmet gününün gündem içindedir. Bu nedenle Âhiret inancı, Kıyâmet ve onunla birlikte gelecek olaylara inançtan başka birşey değildir
 

Kur’an-ı Kerim’de Kıyamet Olayı

 Korkutma ve uyarma öğesi olarak

  1. Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir! (Hacc,1)

... Kıyamet  vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. (Hac,7)

  1. İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, kadar hep şüphe içindedirler. (Hac,55)

  2. ... O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel  muamele et.  (Hicr,85)

  3. ...Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir  zamandan ibarettir. (Nahl, 77)

  4. Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık. (Furkan,11)

  5. Bilakis kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır.  (Kamer, 46)  

Kıyamet Ne Zaman Kopacak?

  Kur'an, Kıyâmet olayının kesinliğini, yakınlığını bildirdiği, hatta oluş biçimine ilişkin tasvirler verdiği halde zamanı konusunda bir açıklama yapmaz. Kıyâmet doğrudan doğruya Allah'ın dilemesine bağlı bir olaydır ve O'ndan başka hiç kimsenin bu konuda bir bilgisi yoktur. Kur'an,
"Kıyâmet saatinin bilgisi şüphesiz Allah katındadır" (Lokman, 34) gibi âyetlerle Kıyâmet'in zamanının hiç kimse tarafından bilinemeyeceğini belirttikten sonra, bu konuda sorulan soruları şöyle cevaplar:

  • "De ki: 'Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini kendisinden başkası açıklayamaz" (A'raf, 187)

  • "Kıyâmet'in ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Senin neyine gerek onun zamanını bildirmek. Onun nihayeti ancak Rabbine aittir" (Nâziât, 42-44).

Cibril Hadisi olarak ünlü hadiste, Hz. Peygamber (s.a.s) Hz. Cebrâil'in bu konudaki sorusunu "Soruları sorandan daha bilgili değildir." diye cevaplayarak kendisinin de kıyâmet'in zamanına ilişkin bir bilgiye sahip olmadığını açıklamıştır (Buhârî, İmân, 37) 

Kıyametin Oluş Biçimi 

Kur'an kıyâmet'in oluş biçimine ilişkin ayrıntılı ve dehşet verici tablolar çizer.

  1. Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. (Zümer, 68)

  2. Kıyamet vaktinin depremi müthiş bir  şeydir! Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın   çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir... (Hac,1-2)

  3. gün gökyüzü, erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış yüne döner. Dost, dostu sormaz. (Meâric,8-10)

  4. Gökyüzü yarıldığı zaman, Yıldızlar döküldüğü zaman,Denizler birbirine  katıldığı zaman,Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman,  (İnfitâr, 1-5)

  5. Güneş katlanıp dürüldüğünde, Yıldızlar döküldüğünde, Dağlar yürütüldüğünde, Gebe develer

salıverildiğinde, Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde, Denizler kaynatıldığında, Ruhlar birleştirildiğinde, Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda, "Hangi günah sebebiyle öldürüldü? diye. Defterler açıldığında, Gökyüzü sıyrılıp alındığında, Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında,(Tekvir, 1-13).  

Küçük Kıyamet 

Kur'an ve Sünnet'ten kesin bir delile dayanmamakla birlikte müslümanlar arasında ölüme küçük Kıyâmet (kıyâmet-i suğra) denilmesi gelenekleşmiştir. Bazı bilginlere göre bu tanımlama, ölümün âhiret hayatına bir geçiş olmasına dayanılarak yapılmıştır. Kimi bilginler ise bu tanımlamanın Kur'an'a dayandığını öne sürmektedir. Bu bilginlere göre:

"Allah'a kavuş(up huzura çık)mayı yalan sayanlar, gerçekten ziyana uğradı(lar). Nihayet kendilerine ansızın Saat gelince, onlar (günah) yüklerini sırtlarına yüklenerek (gelirler ve): "Orada (hayatta iken), işlediğimiz büyük kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize! " derler..." (En'am, 31) ayetinde "Kıyâmet" anlamındaki "Saat" aynı zamanda ölümü de dile getirmektedir. Bu geleneğe göre gerçek kıyâmet, Kıyâmet-i Kübra (Büyük Kıyâmet) olarak anılır.

Küçük kıyâmet (ölüm) ile başlayan ve büyük kıyâmet'e kadar süren dönem Kabir Hayatı ya da Berzah olarak adlandırılır. Kabir Hayatı içinde Münker ve Nekir adlı meleklerin sorgusu ve ölünün mü'min ya da kâfir oluşuna göre mutluluk ya da azab vardır. Kabir Hayatı'na ilişkin bir hadisinde Hz. Peygamber (s.a.s) kabri  ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da Cehennem çukurlarından bir çukur olarak nitelemiştir (Tirmizî, Kıyâmet, 26). Bir başka hadiste de Münker ve Nekir'in sorgusundan sonra ölünün nimetlendirildiği yadaazaba uğratıldığı anlatılır. Buna göre Mü'minin mezarı yetmiş arşın genişletilir, aydınlatılır ve ona "Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi Mahşer gününe kadar uyumana devam et" denilir. Münafık kişinin mezarına da "Bu adamı alabildiğine sıkıştır" emri verilir. Yer, cendere gibi adamı, kemikleri hurdahaş oluncaya kadar sıkıştırır ve ölü yeniden dirilene kadar böyle işkence görür (Tirmizi, Cenaiz; 70). 

Kıyamet Alametleri

Küçük Alâmetler - Kıyamet gününün yaklaşmakta olduğunu haber veren belirtiler.

  • İnsanların bina yapmakta birbiriyle yarışmaları

  • İnsanların ölümü temenni etmeleri

  • Câriyenin efendisini doğurması

  • Fırat nehrinin sularının çekilerek, nehir yatağından altın çıkması

  • İkisi de hak iddiasında bulunan iki büyük İslâm ordusunun birbiriyle savaşması

  • İslâmî ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması

  • Depremlerin çoğalması

  • Cinâyetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur etmesi

  • Yahudilerle Müslümanların savaşmaları, Müslümanların Yahudileri öldürmesi

  •  Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması, kadınların çoğalıp erkeklerin azalması

  • Namaz büyük bir yük  ve külfet sayılacak

  • Kadınların saltanat devri başlayacak

 

Büyük Alâmetler - Kıyametin kopacağına dair son belirtilerdir.

  • Deccal'in ortaya çıkışı

  • Duhan'ın çıkışı: Duman anlamına gelir. Kıyamet kopmadan önce bütün dünyayı saracak. " O halde, semanın apaşikar bir duman getireceği günü gözetle" (Duhan Suresi : 10)

  • Dabbetü'l-arz'ın çıkışı

  • Güneşin Batıdan doğması

  • Hazreti İsa (a.s)'ın inmesi

  • Ye'cûc ve Me'cûc'ün çıkışı

  • Çöküntü

  • Ateş: Yemen'den çıkacak olan büyük bir ateşin insanları önüne katarak sürmesi.

  • Mehdî'nin çıkması

 Ba's (Yeniden Dirilme) 

     "Öldükten sonra tekrar dirilmek" anlamına gelen ba's, ahiret hayatının en önemli devrelerinden biridir. Kıyametin kopmasından sonra İsrafil (a.s.) sura ikinci defa üfürecek ve bütün canlı yaratıklar tekrar diriltileceklerdir.

     Ehl-i sünnet inancına göre tekrar diriliş, hem beden hem de ruh ile olacaktır. Buna göre insan, öldükten ve çürüdükten sonra, Allah, onun bedenine ait aslî parçaları bir araya getirecek (veya benzerini yaratacak) ve ruhu buna iade edecektir. Kur'an-ı Kerîm'deki "Şüphesiz ayetlerimizi inkar edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız. Onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe derilerini başka derilerle değiştiririz ki, acıyı duysunlar..." (en-Nisa 4/56) mealindeki ayet ile hesap sırasında insanın dil, el ve ayaklarının şahitlik yapacağını bildiren ayetler (en-Nur 24/24-25), yeniden dirilişin, ruh-beden birlikteliği ile olacağının delilleridir.

    Kur'an-ı Kerim öldükten sonra tekrar dirilişi inkar edenlere karşı, yeniden dirilmenin aklen mümkün olduğunu ve mutlaka meydana geleceğini ısrarla vurgulamakta ve bu konuda şu delilleri ileri sürerek, bu gerçeği ispatlamaktadır;

    1- Bir şeyi yoktan var edenin, onu ikinci defa var etmesi öncelikle mümkündür. Bu tür ispata örnek olarak şu ayetler verilebilir:

"Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek? diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir" (Yasîn 36/78-79).

"Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden (sperm), sonra alakadan (aşılanmış yumurta), sonra organları önce belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz. Sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder. Yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür, ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin..." (el-Hac 22/5).

    2- Zor bir şeyi yaratan, kolay bir şeyi elbette yaratabilir. Göklerin ve yerin yaratılması, insanın yaratılmasından daha zordur. Gökleri ve yeri yaratıp, onları bir şeye dayanmadan uzayda tutan Allah, insanı öldükten sonra tekrar diriltmeye şüphesiz kadirdir: "Gökleri ve yeri yaratan ve bunları yaratmakla yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi?..." (el-Ahkaf 46/33).

    Ayrıca insanın ilk yaratılışı, ikinci yaratılışına göre daha zordur. İnsanı ilkin yaratmaya kadir olan Allah, onu ikinci defa yaratmaya daha çok kadirdir: "O ilkin mahluku yaratıp sonra da tekrar diriltecek olandır ki, bu ona göre (birinciden) pek daha kolaydır..." (er-Rum 30/27).

    3- Ölü bir durumda olan yeri canlandıran Allah, insanı da diriltebilir:

"...Sen yeryüzünü de ölü ve kupkuru görürsün. Fakat biz onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman, o harekete gelir, kabarır, her çeşitten iç açıcı bitkiler verir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O ölüleri diriltir, yine O her şeye hakkıyla kadirdir. Kıyamet vakti de gelecektir. Bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır" (el-Hac 22/5-7).

     4- Bir şeyi zıddına çeviren onu benzerine çevirebilir. Mesela suyun bol miktarda bulunduğu yeşil ağaçtan ateşin çıkması, adeta imkansız iken, ateşi yeşil ağaçtan çıkaran Allah, insanı tekrar yaratabilir: "Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O'dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır" (Yasin 36/80-81).

     Hz. Peygamber de çeşitli hadislerinde, öldükten sonra tekrar diriltme konusunda bilgi vermiştir. O bir hadiste şöyle buyurmuştur: "insanın kuyruk sokumu kemiği dışındaki her şeyi, ölümünden sonra çürüyüp yok olacaktır. Kıyamet günü tekrar diriltme bu çürümeyen parçadan olacaktır" (Buharî, "Tefsîr", 39/3; Müslim, "Fiten", 141, 142). Yine bu konudaki hadislerde kıyamet gününde bütün insanların diriltileceği, kabirden de ilk defa Hz. Muhammed'in kalkacağı bildirilmektedir (Buharî, "Tefsîr", 39/3; İbn Mace, "Cenaiz", 58). Hz. Peygamber bir hadislerinde, insanların diriltilirken ilk yaratılışlarındaki gibi olacaklarını haber vermiş (Buharî, "Rikak", 45; Müslim, "Cennet", 55-59), bir başka hadiste de "Her kul, öldüğü hal üzere diriltilir" buyurmuştur (Müslim, "Cennet", 83).

Seytan Kotulugun Sımgesıdır

     Şeytan, cinler dünyasına ait bir varlık olduğu için o’da ateşten yaratılmıştır. Kuran’da, ilk insan olan Hz. Âdem akıl ve irade gibi üstün özelliklere sahip olarak yaratıldığında Meleklerden o’nun üstünlüğünü tanımaları amacıyla secde etmeleri istendiği, meleklerin hep birlikte secde ettikleri fakat şeytanın gururlanarak; ateşten yaratılmış olan kendisinin topraktan yaratılan bir varlığa secde edemeyeceğini belirterek, secde etmekten kaçındığı anlatılır. Şeytan böylece Yüce Allah’ın lanetine uğramış, cezası kıyamet gününe kadar ertelenerek cennetten uzaklaştırılmıştır. Şeytan, Allah’ın günahkâr kullarını sıratı müstakimden (doğru yoldan) saptırmak görevini üstlenmiştir.

A’raf suresi 12–15. ayetlerde bu şöyle açıklanır; “ Allah şeytana buyurdu ki; sana emrettiğim vakit, seni secde etmekten alıkoyan nedir? İblis; ‘ben ondan daha hayırlıyım. Çünkü beni ateşten, onu topraktan yarattın’ dedi. Allah ise ‘ oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık çünkü sen aşağılıklardansın’ dedi. Şeytan ‘bana tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver’ dedi…”

Şeytan, inatçı ve nankör olup, insanlara kötülükleri telkin etmektedir. Onun vesveseleri, Allah’a inanan, Salih ( iyi ve yararlı) işler yapan, takva sahibi ( Allah’ın emir ve yasaklarına samimiyetle uyan)kimseleri etkilememektedir.

  

Şeytanın Kötülüğünden Korunma Konusunda Kuran’ın Öğütleri

  

     Yüce Allah çeşitli ayeti kerimeler de bizleri şeytanın vesveseleri ve hilelerine karşı uyarmıştır.

Fâtır Suresi 6. ayet ; “ Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır. Onun için sizde, onu bir düşman tanıyın…”

Bakara Suresi 168–169.ayetler ; “ Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık bir düşmandır. O,size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmeyeceğiniz şeyleri söylemenizi emreder.”

İsrâ Suresi 53. ayet ; “ Kullarıma söyle; (insanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.”

Nahl Suresi 98–100. ayetler: “ Haydi, Kur’an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. Gerçek şudur ki, iman edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde onun hiçbir hâkimiyeti yoktur. Onun hâkimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a eş koşanlaradır.”

  

   A – Üç Aylar; Hicri takvimin, Recep, Şaban ve Ramazan ayları Müslümanlar arasında üç aylar olarak bilinen aylardır. Bu aylar dinimize göre çok kutlu ve mübarek aylardır. Hz. Muhammed (a.s.) Allah’a yaptığı ibadet ve taâtını bu aylarda arttırır, kimsesiz ve yoksullara daha çok sadaka verirdi. Mübarek kandil geceleri de üç aylar içinde kutlanır. Hz. Aişe peygamberimiz için “ Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” demiştir.

     Ramazan Ayı için peygamberimiz ; “Ramazan geldiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır.” Diyerek ramazan ayının yüksek faziletleri hakkında bilgi vermişlerdir. Recep ve Şaban ayları, ramazanı müjdeleyen aylardır. Bu aylarda tövbe ve istiğfarı arttırmalı, namazları kılarken daha bir titiz davranmalı, oruç tutmalı, Kur’ân okumalı ve dua etmeye çalışarak üç ayların bereketinden faydalanılmaya bakılmalıdır.

    B – Mevlid Kandili; Hz. Muhammed (A.S.) hicri takvime göre, Rebiyyulevvel ayının 12. gecesinde doğmuşlardır. Miladi takvime göre bu, 20 Nisan 571 tarihine karşılık gelir.

Mevlid-i Nebi, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in doğumu anlamına gelir. Her yıl bu tarihte, peygamberimizin kutlu doğumu münasebetiyle kutlamalar yapılır ve Süleyman Çelebi’nin yazdığı “Mevlid”, (vesiletü’n-Necat) isimli manzum eseri okunur.

     C – Regâib Kandili; Receb ayının ilk cuma gecesine rastlayan gecedir. “ Ragîbe”  sözlük olarak; kıymetli, değerli, çok lütuf ve ihsan, iyiliği bol anlamlarında kullanılır. Regâib gecesi ise; lütuf ve ihsanla dolu değeri büyük bir gece anlamına gelir. İslam büyüklerinin anlattığına göre peygamberimiz bu gece de Yüce Allah’ın pek çok manevi ikramlarına mazhar olmuş ve bu sebeple şükür için namaz kılarak dualar etmiştir. Bu gece tövbelerin kabul edildiği ve Allah’ın, kullarına ikram ve ihsanlarda bulunduğu bir gecedir.

     D – Mi’rac Kandili; Mi’rac, “ urûc” kökünden türetilen bir kavram olup, sözlükte “ yükseğe çıkmak” anlamında kullanılmaktadır. Peygamberimiz;  Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Burak isimli bir binit ile Kudüs’teki Beyt-i Makdis’e götürülmüş sonra manevi bir merdivenle gök katları kendisine açılmış, buralarda çeşitli peygamberlerle görüştükten sonra kendisine Sidretü’l Münteha ve Beyt-i Mamur gösterilmiş, daha sonra da Refref isimli bir binit ile Alla’a yaklaştırılarak ilahi sırlara mazhar olmuştur. İşte bu geceye Mi’rac Gece’si denilmektedir.Bu gece, beş vakit namazın farz kılındığı bir gecedir. Ayrıca, Allah’a şirk koşmamaları ve tevhid inancından sapmamaları halinde Müslümanlara cenneti görecekleri müjdelenmiş, Bakara suresinin son ayetleri ile İsra suresinin 22–39. ayetleri bu gece nazil olmuştur.

     E – Berat Kandili; Şaban ayının on dördünü on beşine bağlayan gecedir. Bu gece de Allah tarafından meleklere ecel ve rızklarla ilgili bilgiler verilir. Bu gece de yapılan ibadetlerin fazileti çok olmaktadır. İlahi feyz ve bereketlerle dolu olan bir gecedir. Mağfiret gecesi olup peygamberimize şefaatin tamamının verildiği bir gecedir. Bu gecenin bereketinden; büyücüler, kin duyanlar, içkide ısrarlı olanlar, ana-babaya karşı gelenler, zina etmekte ısrarlı olanlar faydalanamazlar.

     F – Kadir Gecesi; Peygamberimiz tarafından Ramazan’ın yirmisinden sonraki tek sayıyla biten gecelerde aranması önerilen Kadir gecesi, Ramazan’ın 27. gecesi olarak kabul görüp kutlanan gecedir. Kadir gecesinin tam olarak zamanının verilmemesi, ramazan gecelerinin ibadetle ihya edilmesi içindir. Kadir gecesinin özellikleri şunlardır;

* Kur’ân-ı Kerim, bu gece nazil olmaya başlamıştır.

* Bu gece içinde Kadir gecesi bulunmayan bin ay’lık ibadetten daha hayırlıdır.( 83,33 yıl)

* Hüküm gecesidir. O yıl içinde gerçekleşecek ilahi takdir meleklere açıklanır.

* Şeref ve azamet gecesi diye yorumlanmıştır.

* Bu gece yeryüzüne çok sayıda melek iner.

* Çok değerli bir gece olması nedeniyle “kadr” kelimesi tek başına bir sureye isim olmuştur.   

          Bu geceler de bolca ibadet etmeli, kazaya kalan namazlar varsa kaza edilmeli, kaza borcu olmayanlar nafile namaz kılmalıdırlar. Kur’ân okunmalı ya da okunan sureler dinlenmeli, bolca dua edilmeye çalışılmalı, Allah’a istiğfar edilmeli, zikr ve tefekkür ederek, Allah’a olan teslimiyet ve bağlılık pekiştirilmelidir.

  

        Namaz İnsanın Davranışlarında Bilinçli Olmasını Sağlar

    Namaz, insanın yaptığı davranışları gözden geçirmesine ve kötü olan alışkanlıklarını terk etmesine neden olur.Ankebut suresi 45. ayette Yüce Allah ; “ ( Manasını anlamak,ezberlemek ve gereği üzere Allah’a ibadet etmek için ey Resulüm!) sana vahyedilen Kur’ân’ı oku ! Ve namazı ( beş vakit ) devamlı kıl. Gerçekten namaz, kötü işten ( edepsizlikten) ve uygunsuz şeylerden alıkor.Allah’ı zikretmek elbette en büyük ( ibadet)tir.Her ne yaparsanız Allah bilir.” Buyurmaktadır. Namazı Allah rızası için kılan insan, her tür kötülükten kaçınacak, Kendisi ve çevresine yararlı olan davranışlara yönelecektir. Namaz kılanlar, çevreleriyle olan ilişkilerinde saygı, sevgi, hoşgörü, yardımlaşma, doğruluk, sadakat gibi değerleri esas alacağından aynı zaman da kendisine güvenilen örnek insanlar olacaktır. İnsanları aldatmaktan, yalan söylemekten kaçınacaklar, tüm ilişkilerinde hakkı gözeten dosdoğru insanlar olmaya çalışacaklardır.   

     Namaz Birlikte Yaşama Ve Dayanışma Bilincini Geliştirir

   

     Namaz tek başına olduğu gibi topluluk halinde de kılınabilir. Cemaat ( topluluk ) halinde namaz kılmanın 27 derece daha üstün olduğu Peygamberimizce belirtildiği için Müslümanlar daha fazla sevap kazanmak amacıyla cemaatle namaz kılmaya özen gösterirler. Topluluk halinde namaz kılanlarda birlik, beraberlik ve dayanışma duyguları gelişir. Hep birden aynı amaç için bir araya gelen insanlar, duygu ve gönül birliği içinde bütünleşirler. Aralarındaki ayrılıklar ortadan kalkar, eşitlik ve kardeşlik duyguları öne çıkar. Zengini fakiri, amiri memuru, zayıfı güçlüsü hepsi Allah’ın isteklerine uymak amacıyla aynı safta bir araya gelmişlerdir. Böylece toplumun bütünlüğü sağlanır, insanlar arasındaki ayrılmaların önüne geçilmiş olur. Kardeşlik ve yardımlaşma duygularıyla hareket edilir. İnsanlar, günün yorgunluğundan sonra kendilerine sevgi ve saygıyla, dostça yaklaşacak komşular bulmanın sevincini yaşarlar.

  
ANKET
Hangi tip sitelerden hoşlanırsınız?

Haber Siteleri

Forum Siteleri

Sohbet Siteleri

Oyun Siteleri

Diğer
 
 
  Bugün 19 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı! gülcan  
 
bilgi sitesi Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol